![]()
Halil Baki ÇELEN
halilbaki@unicj.org
DEVLETİN GÖLGESİNDE ÜŞÜMEK
11/07/2025 Bir zamanlar sırtımı yasladığım bir devlet vardı. Sertti, soğuktu, ama güçlüydü. Bense inanırdım: “Soğuk olan şey adildir belki. Mermer gibi... Elbet sonunda hakkı teslim eder,” derdim. Bir dava açtılar. Bir cümleye, bir paylaşımın içine sinmiş birkaç harfe. Ben konuşmuştum, onlar susturmak istediler. Ben sormuştum, onlar iftirayı seçti. Dokuz yıl geçti. Ve ben hâlâ bir cümleyle yargılanıyorum. O cümle kime dokunduysa, adaletin terazisini tek kefeye indirdi. Hukuk, adını devlet koydukları şeyin içine öyle bir kibir inşa etmiş ki… Artık içeride adalete yer kalmamış. İçeride sadece ünvanlar, cüppeler ve prosedürler var. Vicdan yok. Söz dinleyen var, ama söze kulak veren yok. Duruşma salonu var, ama duruş yok. Bazen oturup düşünüyorum: Ben hâlâ Türk vatandaşı mıyım, yoksa sabırlı bir yabancı mı? Kimliğimi hâlâ gururla taşıyor muyum, yoksa yalnızca yasal zorunlulukla mı? Adaletin simgesi bir terazi derler. Ama yıllardır gördüğüm şey bir boşluk terazisi. Bir kefesinde iktidarın gölgesi, diğerinde benim gölgem bile yok. Ve o teraziyi tutan eller, göğe değil, emir bekleyen gözlere bakıyor artık. Ben bu ülkenin mahkemelerinde yargılanmadım. Ben bu ülkenin cezasızlığında, unutulmuşluğunda, siyasi ihtirasında, halkın iftirasında boğuldum. Susturulmadım, evet. Ama anlaşılmadım. Ve anlaşılmamak, cezadan daha ağır. Bugün bu satırları yazarken, bir dileğim yok. Sadece şunu kayda geçiriyorum: Eğer bir gün yine karşıma “adalet” diye bir tabela çıkarsa, Altındaki kapıyı çalmayacağım. Çünkü artık biliyorum: Bazı kapılar duvardan ibaret. Ve bazı devletler, sadece var olmakla ve ihtişamla övünür. İyi ki varız derler. Ama kimse sormaz: “Kimin için varsınız?” Ben sordum. Cevap ceza oldu. Şimdi o cezanın içinden geçerken, son bir cümle bırakıyorum: Devlet denilen şey, güven inşa edemiyorsa, Haritası ne olursa olsun vatandır diyemezsiniz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
CAMİDEKİ ÇOCUKLUĞUM VE SİYASETİN GÖLGESİ - 25/05/2025 |
Köyümüzde yaz sabahları, güneşten önce uyanırdı. Henüz ufukta kızıllık belirmeden horozlar ötmeye başlar, köyün üzerine doğan günle birlikte hayat da yavaş yavaş canlanırdı. |
GİRENİZ'İN EN GÜZEL GÜLÜŞÜ SUSUNCA - 11/05/2025 |
Gireniz’in bağrından çıkan nice güzel insandan ikisini anlatacağım size. Kelekçi Kasabası’ndan, sadece aşçı değil, |
SESSİZLİĞİ SUÇ SAYDILAR - 18/04/2025 |
Sadece bir kişi “Seni anlıyorum” deseydi, belki bu kadar kırılmazdım. Ama olmadı. Sustum, suçlandım. Konuştum, susturuldum. |
YÖRÜK YUNUS VE KAR KUYULARININ GİZEMİ - 28/03/2025 |
Seher vakti Yunus Amca, sürüsünü önüne katar ve yamaçları ardıç ile çam kokularıyla sarılı Bozdağların çıplak tepelerine doğru yol alır. |
SİYASET HALKIN MI, SİYASETÇİLERİN Mİ? - 24/03/2025 |
Bugün Türkiye’de bir şeyleri değiştirmek isteyen, halkın içinden gelen, gerçekten dertli biri siyasete girmek istese ne olur? |
GİRENİZ'İN MUCİZE DOKTORU - 14/03/2025 |
Güney Köyü'nden, kuzenim Okan’ın motoruyla 15 yaşındayken, gençliğimizin verdiği heyecanla yaylaya doğru yola çıktığımızda, rüzgâr yüzümüzü kırbaç gibi kesiyor, motorun tekerlekleri karlı yollarda kayarak ilerliyordu. |
KÖYÜN KÜLLERİ - 12/03/2025 |
Mustafa, bu bereketli topraklarda dünyaya geldi. Gökyüzü gibi mavi gözleri, ateşten ödün vermeyen yüreğiyle çocuk yaşta çobanlık etmeye başladı. |
GİRENİZ'DE SU SAVAŞLARI - 28/02/2025 |
Gireniz’de artık yaz mevsimleri, sadece sıcağın yakıcılığıyla gelmez. Aynı zamanda bir savaşın habercisidir. Suyun savaşı… O kurak günlerde, köyler birbiriyle düşman kesilir. Çiftçiler, gece yarıları kanal başlarında nöbet tutar. |
EMEKLİLİK BİR ÖDÜL MÜ, YOKSA CEZA MI? - 23/02/2025 |
Bir ömür boyunca sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp yollara düşen, yıllarca alın terini toprağa, fabrikaya, büroya, tezgâha akıtan insan… Yıllarını verip de sonunda hak ettiğini sandığı emeklilik kapısına vardığında, karşısında ne bulur? |
![]() |