• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/Girenizkelekci
  • https://www.twitter.com/GirenizKelekci
  • https://www.instagram.com/gireniz_kelekci
  • https://www.youtube.com/@girenizkelekci
    • GİRENİZ
    • KELEKÇİ
    • ÇARŞI MEYDANI
    • PAZARYERİ
    • NAMİ CANER SAĞLIK OCAĞI
    • GÜNEY OLUKBAŞI KÖPRÜSÜ
    • KUZÖREN YOLU
    • KUZÖREN
    • ACIPAYAM KANYONU
    • OLUKBAŞI
    • BENLİK
    • ÇATAK YAYLASI
ÜYELİK GİRİŞİ
HABER İHBAR HATTI

GÜNCEL KUR
AlışSatış
Dolar39.030239.1866
Euro44.436244.6142
Halil Baki ÇELEN
halilbaki@unicj.org
CAMİDEKİ ÇOCUKLUĞUM VE SİYASETİN GÖLGESİ
25/05/2025



Köyümüzde yaz sabahları, güneşten önce uyanırdı.
Henüz ufukta kızıllık belirmeden horozlar ötmeye başlar, köyün üzerine doğan günle birlikte hayat da yavaş yavaş canlanırdı. Annem, evin taş ocağında tereyağının mis kokusunu bazlamaya işler, dumanı tüten ocağın başında sessizce dua ederdi. Babam, ahırdaki hayvanların yattığı yeri özenle temizler, sabah serinliğinde evin bahçesindeki kuyudan hayvanlarımız için su çekerdi.

Ve ben... Çocukluğumun en huzurlu sabahlarına, köy camisinin serin taşlarına bastığım o anla başlardım. Avlunun duvar dibine bıraktığım ayakkabılarım, ardımda kalan dünyayı simgelerdi sanki. Camiye yalın ayak girerken, taş zeminin serinliği sadece tenime değil, ruhuma da işlerdi. O an, içimde bir yerlerde dünyanın gürültüsünden uzak, sonsuz bir sessizliğe kavuşurdum.

O cami...
Taş duvarları yazın serin, kışın sıcaktı. Küçük pencerelerinden süzülen ışık, yerde desenler oluşturur; kubbeden sarkan eski avizeler, sanki yıllardır bizim için orada dururdu. Kur’an kursumuz oradaydı. Hocamız saatinde gelir, mushafı önüne koyar, biz de sıraya dizilir, sessizce dinlerdik.

O sıralarda en iyi arkadaşım İbrahim’di. Gülerken gözleri kaybolurdu. Ezber yarışlarında hep onu takip ederdim. Zeki ve idealist bir çocuktu. Minareye kim çıkacak, ezanı kim okuyacak diye tatlı bir rekabetimiz vardı. Aramıza sonra Osman ve Şaban katıldı. Şaban, rahmetli Ali abimin oğluydu. Sessiz bir çocuktu ama her şeyin farkındaydı. Biz konuşurken o dinler, bazen sadece gülümserdi.

Cami bizim için bir ibadet yerinden ibaret değildi. Bir oyun alanıydı, bir okuldu, bir sırdaştı. Bahçesinde oyunlar oynar, avludaki ağaçların dibinde oturur, bazen minarenin gölgesine sığınıp hayaller kurardık. O minareye bakarken, sanki büyüyünce daha güzel bir dünyanın kapılarını aralayacağımıza inanırdık.

Ama bir gün...
Bir sabah fark ettik ki hocamızın bakışları değişmiş. Dualarının arasına anlamadığımız kelimeler girmeye başladı. Ders aralarında köyün kadınlarının kahvehaneye çağrıldığını, referandumdan bahsedildiğini duyduk. O günün cemaati, bugünün ise terör örgütü kabul edilen malum örgütün temsilcileriyle, köylü kadınlarımıza anayasa değişikliğine “Evet deyin” diyordu hoca. Önce ne olduğunu anlamadık. Sonra... Konular hep aynıydı: oy, referandum, “emir geldi”…

Biz çocuk aklımızla camiye ibadet etmeye gelirken, hocamız camiyi bir fikrin, bir grubun ideolojik karargâhına çevirmeye başlamıştı.

Bir gün İbrahim’le cami avlusunda otururken, bana döndü:
“Bizim hocaya ne oldu?” dedi.
Sustum. Cevabını ben de bilmiyordum. Sadece içimde bir rahatsızlık vardı. Gökyüzü biraz daha karanlık, minare biraz daha uzak görünüyordu artık.

Yıllar geçti. Cami hâlâ orada duruyor. O taş duvarlar, o ağaçlar, o avlu… Hepsi yerli yerinde. Ama içimde o camiye dair iki ayrı zaman var artık. Biri masumiyetin, oyunların, dostluğun zamanı... Diğeri, sessizce çöken bir gölgenin zamanı.

Bugün biliyorum ki, çocuk aklımla bile doğruyu hissetmişim. İnanç; insanların saf kalplerinde yeşermeli. Siyaset, inanca karıştığında sadece kutsalı değil, geleceği de kirletiyor. Camiler propaganda kürsüsü değil, huzurun evi olmalı. Minareler, politik değil; umut dolu sesler taşımalı göğe...

Arkadaşlarım şimdi nerede bilmiyorum. Ama eminim, o çocukluk sabahlarını onlar da hatırlıyordur. Ve belki onlar da minareye baktığında, bir gölgeyi değil; eski safiyeti özlüyorlardır.

Köyde hâlâ o cami var. Ama o caminin içindeki çocuklar değişti. Belki yine ezber yapıyorlar, belki yine sırayla ezan okuyorlar. Ama onlara tek bir miras bırakmak istiyorum:
İnancınız tertemiz kalsın. Ona gölge düşürmeyin.

 

Halil Baki ÇELEN 



447 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

GİRENİZ'İN EN GÜZEL GÜLÜŞÜ SUSUNCA - 11/05/2025
Gireniz’in bağrından çıkan nice güzel insandan ikisini anlatacağım size. Kelekçi Kasabası’ndan, sadece aşçı değil,
SESSİZLİĞİ SUÇ SAYDILAR - 18/04/2025
Sadece bir kişi “Seni anlıyorum” deseydi, belki bu kadar kırılmazdım. Ama olmadı. Sustum, suçlandım. Konuştum, susturuldum.
YÖRÜK YUNUS VE KAR KUYULARININ GİZEMİ - 28/03/2025
Seher vakti Yunus Amca, sürüsünü önüne katar ve yamaçları ardıç ile çam kokularıyla sarılı Bozdağların çıplak tepelerine doğru yol alır.
SİYASET HALKIN MI, SİYASETÇİLERİN Mİ? - 24/03/2025
Bugün Türkiye’de bir şeyleri değiştirmek isteyen, halkın içinden gelen, gerçekten dertli biri siyasete girmek istese ne olur?
GİRENİZ'İN MUCİZE DOKTORU - 14/03/2025
Güney Köyü'nden, kuzenim Okan’ın motoruyla 15 yaşındayken, gençliğimizin verdiği heyecanla yaylaya doğru yola çıktığımızda, rüzgâr yüzümüzü kırbaç gibi kesiyor, motorun tekerlekleri karlı yollarda kayarak ilerliyordu.
KÖYÜN KÜLLERİ - 12/03/2025
Mustafa, bu bereketli topraklarda dünyaya geldi. Gökyüzü gibi mavi gözleri, ateşten ödün vermeyen yüreğiyle çocuk yaşta çobanlık etmeye başladı.
GİRENİZ'DE SU SAVAŞLARI - 28/02/2025
Gireniz’de artık yaz mevsimleri, sadece sıcağın yakıcılığıyla gelmez. Aynı zamanda bir savaşın habercisidir. Suyun savaşı… O kurak günlerde, köyler birbiriyle düşman kesilir. Çiftçiler, gece yarıları kanal başlarında nöbet tutar.
EMEKLİLİK BİR ÖDÜL MÜ, YOKSA CEZA MI? - 23/02/2025
Bir ömür boyunca sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp yollara düşen, yıllarca alın terini toprağa, fabrikaya, büroya, tezgâha akıtan insan… Yıllarını verip de sonunda hak ettiğini sandığı emeklilik kapısına vardığında, karşısında ne bulur?
NE GİDEN DÖNEBİLDİ, NE KALAN BEKLEYEBİLDİ... - 20/02/2025
Gurbet bazen mecburiyettir. Benim için de öyle oldu. Oysa ben vatanımdan gitmek istemedim ki. Şehirler, sokaklar, sesler, anılar. Hepsi benimdi. Peki neden ben orada yaşayamadım? Hangi rüzgâr sürükledi beni buralara? Hangi çığlıkları attım da duyulma

GİRENİZ FM

DENİZLİ HABERLERİ

 KELEKÇİ KOOP. SEFERLERİ
EBEDİYETTEKİLERİMİZ

SAYGI VE RAHMETLE...

 

SAAT
TAKVİM
HAVA DURUMU
SİTE HARİTASI